Devletlerarası siyasette düşen bir devlet başka bir devletin acıma duygusunu değil iştahını kabartır insan insanın kurdu olduğu gibi devlet te devletin kurdudur. "Osmanlı Devletinin Dağılma Devri" azametli görkemli bir imparatorluğun çağın gereksinimlerine ayak uyduramayarak sömürgeci ülkelerin nasıl hedefleri haline geldiği ve içeride çıkan ayaklanma isyanlarla birlikte merkezi otoritenin nasıl zayıfladığını gözler önüne sermesi açısından oldukça çarpıcı bir eserdir. Yeni çeri Ocağının asli görevini unutarak ne gibi işlerle ilgilendiğini ve bir devletin bozulmuş ordusunun nasıl iktidarının üzerine çıktığını açıkça gözler önüne serer. İktidarın ayanlar ve çıkarlarını yeniçeriliğin bekası üzerine kurmuş olan paşalar karşısında nasıl gölge fenomene dönüştüğünü en ince ayrıntılarıyla anlatır. "Osmanlı Devletinin Dağılma Devri" denge politikasıyla birlikte stratejik yönetim geleneğinin iç ve dış tehditlere karşı verdiği var olma yok olma savaşının adıdır. Sultan Selim'in giriştiği ıslahat faaliyetlerinin iç ve dış dengeleri nasıl değiştirdiğini çıkar guruplarının ve dış devletlerin emellerine ne gibi ketler vurduğunu betimleyerek anlatan bu eser kaynakça açısından dönemin en büyük tarihçilerinden beslenir ve Büyük bir tarihçinin Yusuf Akçura'nın ruhuyla can bulur.
Tarihin tekerrürden ibaret olduğu düşünülürse Osmanlı Devletinin Dağılma Devri devlet olabilmenin gerekliliklerinin neler olduğunu ve devlet kültürünün var olma yok olma adına karşılaştığı sıkıntıları gözler önüne sermesi ve bu sorunları günümüze kadar ulaştırarak içinden geçtiğimiz döneme ve geleceğe ışık tutması açısından oldukça önemlidir