İstanbul'un sayısız koyları sığınılabilecek limanları ve en önemlisi iki denizi ve belki iki ayrı dünyayı birbirine bağlayan Boğaz'ın farklı yönlerdeki dip akıntıları pek çok canlının akıntı yollarında yaşamasına ve göçlerine imkan tanıdığı gibi şehrin sakinlerinin de önemli gıda kaynaklarından birini temin etmesini kolaylaştırmaktadır.
Tarihi dönemlerde İstanbul ve çevresindeki balık çeşitliliği ve bolluğu balık avcılığının çeşitli tarzlarda gelişmesine balık satıcılığının bir iş kolu olarak ortaya çıkışına ve devletin hatırı sayılır gelir kaynaklarından birine sahip olmasını sağlamıştır.
Bu eserde balıkçıların sosyal bir grup olarak Osmanlı dönemi İstanbul'unda geçirdikleri süreç ve bu yaşamla ilişkili bulunan diğer unsurlar incelenmekle birlikte tarihsel verilerin imkan verdiği ölçüde balıkçıların bireysel hikayeleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Kurum incelemelerinde keskin sınırlamalar mümkün olmadığı için yeri geldiğinde sadece İstanbul değil Osmanlı devletinin diğer bölgelerine ve zamansal açıdan ise Bizans döneminden bugüne balık ve balıkçılığa temas olunmuştur. Yine bir gıda maddesi olarak balık tüketimi ve kültürünün kentin yaşamındaki yeriyle ilgili hususlar da Bizans döneminden günümüze anahatlarıyla aktarılmıştır.