Hey derviş hani demiştin ya "'kitabı barışı ve onurunu koru'' diye. Doğrudur ince bir sezgiyle kavranmalı kitabın barışın ve onurun sesi. Fakat ben doğmadan kitapsız bırakmışlar babamı. Dalgasız bir denize dönüşmüş âlem koyu bir cehalet ekilmiş semalarına. Ümmi demişler adına. Kelle başına para koyup mahremini bozmuşlar barışın. Garip bir o kadar acayip kavramlar atmışlar ortaya.
Fakat yabancıymış bu kavrama Afrika'nın açlık kokan nefesi Kafkas'ların yaslı dağları Ortadoğu'nun bebesi. O zamandan beri mahremsiz gerçekleri görüyor evimin ihtiyarları. Onursuzluk onur diye resmedilmiş tablolarıma. Her itiraz için kaldırdığımda ellerimi Pandora Kutusu açılıyor ve etrafa dehşet saçıyor vahşi hayvanlar. Nirvana'ya ulaşamamam için yasaklamışlar tüm incir ağaçların altında diz çöküp yakarışımı. Çarmıhla tehdit ediyorlar tekrar İsa'yı denizin kuytu sularını gösteriyorlar Musa'ya. Oysa o suda boğulanlar kendileriydi.