Fernand Braudel 1591 yılında Türklere esir düşen üç İspanyol'dan bahseder ve ardından sorar: Kim bunların maceralarını düşlemez ki? Osmanlılara esir düşen pek çok batılının yaşadıkları geçmişte özellikle batıda benzer bir merak uyandırsa da akademik yazında hak ettiği kadar yer bulamadı. Savaşlarda çatışmalarda isyanlarda vb. ele geçirilen ya da 'yasal' korsanlık faaliyetleriyle esir edilen sayısız insan uzun yıllar boyunca Osmanlı başkentinde köle işgücü olarak kullanıldı. Osmanlı Devleti'nin yönetimindeki İstanbul'da tam bir hukuka tabi olmayan şansları yaver giderse "imtiyazlı kul" statüsüne ulaşabilecek ama genellikle işgücü olarak kullanılan bu insanlar elinizdeki çalışmanın ana unsurudur. Zorunlu işgücü biçimindeki köleliğin bir çeşidi olan ve literatürde kamu köleliği olarak isimlendirilen bu tutsaklık ve istihdam türü Osmanlı Devleti'ne ait arşiv kaynaklarında mirî esirlik olarak anılır. Mirî esirlerin tedarik edilmesi Osmanlı Devleti'nin üzerinde itina ile durduğu bunun için lojistik ağ kurduğu bir sistemdi. Nida Nebahat Nalçacı sunuş yazısını Suraiya Faroqhi'nin kaleme aldığı bu çalışmada erken modern dönem İstanbul'unda şehir nüfusunun hatırı sayılır bir kısmını oluşturan kölelerden savaş esiri olarak şehre getirilenlerin varlığını belgeler ve anlatılar yoluyla titiz bir biçimde izliyor. Sultanın Kulları yukarıda bahsedilen esirlerin nasıl ve ne koşullarda ele geçirildikleri ne gibi işlere koşuldukları ve imkân bulurlarsa özgürlüklerini hangi yollarla kazandıkları hakkında okuyucuya detaylı bir inceleme vadediyor. Kitapta kullanılan arşiv belgeleri ve minyatürler de bu kitaba konu olan esirlerin serencamını merak edenleri orijinal kaynaklara yönelmeye teşvik ediyor.