Büyülü bir kuvvet gibi çeken gölgenin kokulu otları üstüne yatıp uzandı. Gök; mavi kızgın bir eriyikti sanki. Fundalıklardan özenle topladığı çiçeklerin gülümseyen gözleri bir bir sönüyordu elinde. Toprağa saplı gibi duran bazı kır otları cansız cansızdı. Samanlaşmış saplar üstünde güneş ışıkları yansıyıp duruyordu altın pırıltılarla. Defnelerin yaprakları arasından meyveleri kırmızı küpeler gibi sarkmadaydı. Tek kırışıklık yoktu gökyüzünde. Kalaylı bir kaba benzetmedeydi Mehmet...