Mutsuzluk bırakmaz yakamızı küçük mutluluklarla avunduğumuz sürece. Farkına varmadan esiri olmuşuzdur toplumsal normların. Farkına varıldığında ise özlem olur düşlerimiz çaresizliğin siyah-beyaz izdüşümünü izleriz içe dönük aynalarımızda. Öyle ki düşler bile sakıncalıdır çoğu zaman.
Oysa sıradanlığına boyun eğdiğimiz yaşam biçimine güçlü bir karşı duruştur aşk.
"Aşk böyle bir şey değil gibi geliyor bana. Aşk her şeyi göze almaktır Dolunay. Alışılagelmiş doğruların sarsıldığı insanın kendini doğrularını çocuklarını eşini her şeyini unutabildiği hiçbir şeyin bir anlam ifade etmediği bambaşka bir durum. Sadece onun ve senin olduğun sıra dışı bir dünya. Aşk öyle bir şey ki; doğru-yanlış mutluluk - hüzün gibi zıtlıkların muhteşem şöleni kalbin şöleni coşkunun yaşama dair tüm duyguların şöleni..."