"Eynesi Ana" Karadeniz'in Ruslar tarafından işgalinden sonraki hadiseleri o hazin muhaceretin inanılmaz hikâyelerini ve kadınca sadakat aşk ve direnişin; milisçe mücadelesinin taçlanan zaferini anlatan unutanlara hatırlatan bir romandır. Ah deniz! Ufkunda umutlar sarartıp; akşam gölgelerini kâh yâre kâh babaya benzeten şakacı... Keskin rüzgârının tuz kokusuna atinin düşlerini katan yalancı... Tan yerindeki güneşin pırıltılarına el koyup dalgalarına serpiştiren gaspçı. Kuzeyin biçip kesen soğuğuna yataklık eden fesatçı. Sen değil misin dostun yoluna ket vuran hasıma yoldaş olan fırsatçı? Sen değil misin dağ aşan dalgalarınla ulu yarlarınla yolları kesen? Sen değil misin bir koca nesli yollarda yitiren? Beklediğini sana getirmem için el açıp ettiğin duaları yüzüme üflemedin mi? Ben seninle birlikte nice dualarına "Amin!" demedim mi? Çıplak ayaklarınla daldığın suyumda yoluna yumuşak yosunlar sermedim mi? Ekmek teknenizi ben değil miydim kuğu gibi yüzdüren. Canınıza kasteden nice torpilleri sularımda susturmadım mı; vatan toprağı diye feryat ettiğinizde koynundan çıkarıp size sunmadım mı? Devasa donanmalar yaklaşmasın size diye fırtınalarımı toplayıp sularımı geçilmez yapmadım mı? Dünya üstünüze gelirken gücüm yettiğince yardımınıza koşmadım mı? Şimdi münafıklıkla suçlamana ne demeli? Ben yanmadım mı yollarda yitip gidenlerine? Ben kahrolmadım mı türap olan yiğitlerine ve (ilemeyenlerinin sefaletine.