Zaman ve koşullar insanları böylesine umursamazca bir yerlere sürüklerken herkes elinin gücü yettiğince sağlam bir dala tutunmak istiyordu fakat bazen tutunduğumuz dallar bizden daha güçsüz çıkıyor ve elimizde kalıyordu. Elimizde kalan cılız dallar bizi derin kederlere boğarken boğazımızda bir şeylerin düğümlendiğini hissediyor yüreğimizde sisli bir boşluk oluşuyor fakat buna rağmen umudun sönmeye yüz tutmuş son kıvılcımlarını soğuk ve aksak nefesimizle üfleyip canlandırmaya çabalıyorduk durmaksızın. Hayat böyle sonsuza dek giden tuhaf bir çabalama ve yitip gitme savaşının kendisiydi işte. Hayata karşı aşılan her engel bizi daha da güçlendirirken içten içe bir yerleri çürüttüğünü görmeyiz ve o çürüyen yerler gün geçtikçe büyür büyür ve bizi ansızın tutunduğumuz dallardan kül parçacıkları gibi ufak bir rüzgârda her bir yana savurur.