Onunla yürüdüğümüz yollardan yürürken gözümü uzunca kapatıp o güleç yüzünü o aptal gülüşlü yüzünü tahayyül ediyordum. Bunu tahayyül edebilmek bile ne hoştu. Aynı zamanda bunu tahayyül edebilmek ne acıydı. İblis gelip çalıp götürüyordu ara sıra bu hülyalarımı göz kapaklarımdan (gözlerimi kapatınca iblisin hülyalarımı çalamayacağını düşünüyordum) ama ben yağmur yağdığında gökyüzünü suçluyordum. Oysa gökyüzü sadece yağmuru muştuluyordu. Yağmurdan vazgeçip bulutları suçluyordum bilmiyordum ki bulutların asıl aşkının yağmur olup hep yağmur için ağladıklarını...
Gözlerimdeki yaşlar sözlerimken sözlerimdeki yaslar da özlerimdi bir bakıma. Peki tahayyül edebiliyor muydum gözyaşlarımın s'özlemesini... Peki tahayyül edebiliyor muydum söz yaşlarımın özlemesini...
Gözyaşlarım s'özlüyordu aptal gülüşlü...
Söz yaslarım özlüyordu aptal gülüşü...