Simmel'in sosyoloji anlayışını inşa ettiği eseri Paranın Felsefesi'dir.Bu eserde Simmel önceden ele aldığı ve daha sonra ele alacağı konuları para ekseninde analiz eder. Ancak temel ilgisi modernliktir. Nitekim 20. yüzyılın girişinde yazılan bu metin 19. yüzyılda inşa olmuş sosyolojinin yüzyıllık özetidir. Simmel öyle bir yerde durmaktadır ki 20. yüzyılın şafağında 18. yüzyıl bilinç felsefeleri ile 19. yüzyıl sosyoloji birikimine sahip olarak modernliği ele alış biçimi ve topluma dair yeni içgörüleri ile kendinden sonra gelenleri belirlemiştir. En azından sonraki kuramcılar bir şekilde onunla hesaplaşmak zorunda kalmışlardır. Para "dünyanın seküler Tanrısıdır". Bu mantığa göre para mutlak amacın psikolojik anlamına yükseltilen mutlak araçtır. Şeylerin göreliliğinin yegâne mutlak ifadesidir. Para ekonomik değerlerin göreliliğinin cisimleşmesidir. Para her bir özel değerin bir başkası ile değiştirilebilir olmasını cisimleştirir. Modern hayat nesnelerin değişen nitelik ve niceliklerinin çeşitliliğinde özün saptanmasını temsil eden paraya dayanmaktadır. Modern insan ise haz peşinde koşan ve bu amaçla her şeyi araçsallaştıran pragmatik bir tiptir. Para Simmel için insanın biliş tarzının zihnin işleyiş biçiminin ürünüdür. Zihin nasıl farklılıkları bir kılar ve kavramı üretir teorik olarak dış dünyayı bilirse aynı şekilde pratik dünya ile ilişki kurarken nesnelerle ilişki kurarken kavram benzeri bir bilişsel-ölçme aracı yaratır: Para. Para da kavram gibi içi boş bir varlıktır bir ölçüm birimidir. Kendi soyutluğu ile başka nesnelerin değerini ölçer. Mübadele sürecinde ortaya çıkan nesnenin değeri para ile ifade edilir. Böylece ekonomik süreç sosyal ilişkisel olarak hem açıklanır hem de para ile zihin arasındaki ilişki tesis edilmiş olur. Para zihin ile gerçeklik ve insanlar arası ilişkiselliğin topyekûn yaşamın ilişkiselliğinin hem sembolüdür hem de simülakrdır. Simmel tarihsel materyalizmin altına metafiziksel bir temel atmak için yola çıkar. Ancak kendi para metafiziğinin altına psikolojik bir temel atmakla sonuçlanan bir düşünsel süreci takip etmektedir. Simmel şunu kabul etmemizi ister: Arzumuzun nesnesini yaratan arzumuzdur. Ona anlam yükleyen arzumuzdur dolayısıyla arzu nesnesi arzumuzu tatmin edemez çünkü bizim arzu duyduğumuz nesnesi değil arzunun yüklediği anlamdır. İnsanın kendi yarattığı fenomenal dünyadan çıkış imkanı yoktur. Bu dünya ideaların gölgelerinin dans ettiği insanı sonsuz bir esriklik içinde kandıran bir dünyadır. Gerçekle her ilişki kurma çabamız gerçeklik ile olan mesafemizi arttırmaktan başka bir şey yapmamaktadır. Bu durum Yunan mitolojisinde insanın gerçeğe ulaşma çabasının ardından cezalandırılan Prometheus ile anlatılır. Gerçek insana yasaktır. Kant'ın Yunan mitinin ifade ettiği durumu felsefi olarak biçimlendirdiği söylenebilir. Simmel de bunun sonuçlarını psişik patoloji ile açıklar. 20. yüzyılın başında Simmel Weber Sombart Veblen ve Tarde'ın kapitalizmin ya da daha geniş olarak ekonomik süreçlerin insan psikolojisini ve zihinsel ürünlerini etkilemesi konusunda ve daha ziyade kapitalizmi kültür boyutuyla açıkladıkları çalışmaları idealist-diyalektik bir sosyoloji anlayışının ürünleri olarak değerlendirilebilir. Bununla birlikte yukarıda ismi geçen sosyologlar insan psikolojisinin derin köklerindeki irrasyonalite ile kapitalizm ya da ekonomik süreçler arasında bağlantı kurmaktadırlar. Kapitalizmi irrasyonel bir süreç olarak değerlendiren Marx'tan farklı bir ele alış söz konusudur. Marx kapitalizmi kendi kendini yok eden bir süreç olması hasebiyle irrasyonel biri sistem olarak değerlendirirken diğerleri insan psikolojisinin irrasyonel boyutu olan bilinçaltı ile ilişkilendirmektedirler.