Stendhal'in "Racine ve Shakespeare" metni günümüz estetik teorilerine belki çok büyük bir katkıda bulunmaz ancak on yedinci yüzyılın klasik estetiğinden on dokuzuncu yüzyılın romantik estetiğine geçişi kavramak bakımından dikkate değer bir tarihi öneme sahiptir. Kaldı ki konuya birçoklarının yaptığı üzere akademik bir bakış açısıyla değil öykü anlatıcılı-ğı ekseninde yaklaşır. Onun metnini ayrıcalıklı kılan ve sıradan bir estetik teorisinin ötesine geçmesini sağlayan şey bir öykü anlatıcısı olarak seyirciye/okuyucuya daha fazla zevk verebilmenin yollarını araştırmasıdır. Bir bakıma metnin tamamı "Edebi zevki arttırmanın yolu nedir?" sorusuna verilmiş bir cevap olarak görülebilir. Hem trajediyi hem komediyi ayrı ayrı ele alan Stendhal yazdığı metin boyunca ikisinde de asıl zevk üreten öğelerin ne olduğunu araştırır. Trajedide insan ruhunu besleyen temel öğeyi kusursuz ilüzyon anlan diye tabir ettiği yoğun duygusal anlar olarak belirler ve bu lezzetin Racine trajedisinde klasizmin katı kuralları yüzünden neredeyse hiç bulunmadığını oysa çok daha serbest ve kıvrak bir kalemi olan Shakespeare'in trajedilerinde yoğun olarak tadına varılabildiğini örnekler vererek kanıtlar.