Tarihin ana ırmağı büyük şehirlerin vadisinden akar. Bu akışın uygarlık dediğimiz birikimleriyle örülen büyük şehirlerin çevre ve hayat dokusunda dünyanın insanlık durumlarının her değişimi bir öncekiyle örtüşür ve bize bir tarih içinde onunla birlikte oluştuğumuzu anlatır. Bunlar birleşerek varoluş maceramızı oluşturan ayrı anlatılardır büyük şehirlerin kimliğidir. Büyük şehirler akışın yer değiştirdiği ya da kabardığı anlarda tıpkı canlı bir varlık hattâ insanın kendi gibi zaman ve tarihle olan ilişkilerini yeniden kurabilmek için "mücadele" ederler. Bu sarsıntıların altüst oluşların yeni bileşimlerle yüklü olduğu bir geçiş dönemidir. Şehirlere bu sürecin aynasında bakmak hayatlarının en önemli kesitinde onlara yaklaşmak sadece tarihe daha yakından tanıklık etmek değil bir kutlama bir felâket ya da veda anında bir dostun yanında olmaktır. Bu dizimizde böyle bir ilgi ve yakınlığı çoktan hak etmiş olan şehirlerin hikâyeleri yeralıyor.