Anadolu'da önemli izler bırakan Hitit halkı; birleşmeyi birlikte yaşamayı başka ulusların geleneklerini paylaşmayı ve krallığın benimsediği tanrılara tapınmayı önemli bir yaşam tarzı olarak görürlerdi. Onlar kuşattıkları kent krallıklarını topraklarına katarken dinlerine ve geleneklerine sahip çıkmış özellikle onların öykülerinden de yararlanmışlardır. Hitit edebiyatında; Hurrilere ait öykülerde ve bu öykülerin yeraldığı tabletlerde öykülerin yazıldığı ilk dil de kullanılmıştır. Arkeolojik buluntularda görülen tanrı çeşitliliği geleneklerindeki çok tanrılı inancın kanıtı olarak gösterilmektedir. Hitit kralları beyliklerin en küçük tanrısal inançlarına kutsal bakmış o inançları krallığın resmi inanışları arasına tereddüt etmeden almışlardır. Hititlerde Panku ve Tuliya adlı iki krallık meclisi bulunmaktadır. Bu iki kurulun eski Hititlerde de varlığını sürdürdüğü açıkça görülmektedir. Roma ve Bizanslılarda da uygulanan Consilu meclisi Panku meclisine benzer bir organizasyondur. Tarihsel belgelerin içeriğine bakıldığında Roma ve Bizans politikasında kullanılan bu uygulamanın menşei de Hititlerdir. Asur tüccarlarının Boğazköy yakınlarında kurdukları Kaneş pazar yeri Hitit tüccarlarının dışa açılmasına vesile olmuştur. Yani bir anlamda Anadolu'da önemli yatırımlar yapan Hititlere ticareti Asurlu tüccarlar öğretmiştir. Kaneş'in dönemin gümrüksüz pazar yeri şeklinde tanıtılması yanlış olmayacaktır. Anadolu'da bin renkli inançla ortaya çıkan Hititlerin yaşamını ayrıntılarıyla araştıran Ali Narçın; kitabın içeriğinde yer alan bilgilerle Avrupa Birliği (AB) uygulamasının temelinin de Hititlere dayandığını ifade etmektedir.