"Bazen hepimizin ellerimizde taşlarla dolaştığını fark etti; aslında evde işyerinde çarşı pazarda politikada birbirimize durmadan taşlar atıyorduk. Öteki bizim şeytanımız oluyordu onu taşlıyorduk. Bizden farklı ya da kötülüklerin sebeplerini eleştiriyor dedikodularını yapıyor protesto ediyorduk. Devlet olmamız gerekmiyordu ambargo koymak için gerekirse küsüyor konuşmuyor alışveriş yapmıyorduk ve dahası öldürebiliyorduk! Sevmiyorduk belki sevdiğimize sahip olanı ya da sahip olduğumuzu bizden alanı veya sahip olmamıza engel olanı. Huysuz çocuklardık hep istiyorduk aslında. Kızıyorduk ağlıyor küsüyorduk istediğimiz olmazsa. Gerekirse büyüklerimize şirinlik yapıp gücümüz yettiğince baskıyla isteklerimizi yaptırmaya çalışıyorduk; sevgilerini ve merhametlerini kullanarak güçsüzün güçlülüğünü kullanıyorduk. Tanrı'ya yalvarıyor ondan istiyorduk O en güçlü olan diye. İstediklerimizi alamayınca umduklarımıza kavuşamayınca küsüp darılıyor daha güçlenirsek öldürüyorduk bile bize engel olanları... Ruhumuzla bedenimizle düşüncemizle!"
"Can bütün gece bir kar okyanusunda ve karanlığın içinde bir ateş yakmaya uğraştı aç kurtların ulumalarını duydu. Kıvılcımların yıldız olup gökyüzünden kaydığı bir rüyayı gördü terledi. Kokusu bütün gece odayı saran ter sabah olunca açtığı pencereden uçup giderken bütün gece karanlıkla sevişmekten kızıl sarı saçları darmadağın güneşin hayat veren ışınları içeriye giriyordu."