"Bu ortamdan bıkan uygar akılcı kültür meraklısı spor hastalarına yalnız olmadıklarını gösterecektir bu dergi. Hatta bilakis onlar çok fazlalar. Derginin 18.000 adet gibi dergicilik için iddialı bir rakamla piyasaya çıktığı ilk gün baskısının hemen hemen tükenmesi de bunu gösteriyor." Can Yayınları'nın yeni spor dergisi Socrates Nisan 2015 itibariyle yayın hayatına başladı. "Düşünen Spor Dergisi" sloganıyla yola çıkan Socrates her ayın ilk haftasında raflarda olacak ve Türkiye genelinde gazete bayileri ile kitapçılarda satışa sunulacak. Caner Eler'in yayın yönetmenliğini üstlendiği derginin ilk sayısında yazılarıyla Mehmet Demirkol Kaan Kural Harun Tekin Bağış Erten Attila Gökçe Mert Aydın Tanıl Bora Banu Yelkovan İbrahim Altınsay Uğur Vardan ve Doğu Yücel gibi isimler yer alıyor. Can Öz Socrates Dergi'nin nasıl vücuda geldiğini şu sözlerle anlatıyor: "Dergi edebiyat meraklısı spor hastaları tarafından yaratıldı. Edebiyat ve sporu aslında birleştirmiyor; edebiyat ve sporun zaten bütünleşik olduğunu düşünüyor. Yani edebiyatçılardan spor sporculardan edebiyat yazıları bekleyebilirsiniz. Bu ortamdan bıkan uygar akılcı spor hastalarına yalnız olmadıklarını gösterecektir bu dergi. Hatta bilakis onlar çok fazlalar. Derginin piyasaya çıktığı ilk gün baskısının hemen hemen tükenmesi de bunu gösteriyor. Bağış Erten'e bu muhteşem projeyi Can Yayınları'na önerdiği ve bu olağanüstü insanlarla birlikte çalışma şansını bize sunduğu için müteşekkirim." İlk sayının sürprizi ise Uğur Yücel'in çocukluk kahramanı Muhammed Ali'yi anlattığı yazısı ve Nejat İşler ile Akif Kurtuluş'un mahalle maçlarındaki gibi adım alışarak kurdukları kadrolar... Ayrıca yönetmen Onur Ünlü'nün Onur Erdem'e verdiği röportaj da uzun süre konuşulacak türden! Muhammed Ali olmak isteyen Uğur Yücel! Muhammed Ali'nin hikayesi bu topraklardaki birçok çocuk için ilham vericiydi. Uğur Yücel de bunlardan biriydi. Yücel olmak istediği Ali'yi Socrates'e yazdı. İşte o yazıdan küçük bir bölüm: "Okul bitti. Tatil sonu! Leon Spinks'le ikinci maç. Sabaha karşı Avusturyalı kız arkadaşlarımızlarla beraber cin vermut ve tabii kanyak ne varsa içip maçı bekliyoruz. Ali artık eski Ali değil. Ama maçı kazanıyor ve hepimizde durgun bir his bırakıyor maç... Kızlar bizden daha heyecanlı. Ama biz Clay'in sahnede arı gibi vızıldadığını bilenler için gözle görülür bir sonuç... Yıldız kayıyor! Askere gittim. Askerde tek kişilik gösterilere hazırlandım. Antrenmanımı yaptım. Dönüşünde darbe. Devrim bitti. Herkes ya kayboldu ya hapislere düştü ya da kaçtı... Kalakaldık yapayalnız. Sonra benim hiçbir zaman benimseyemediğim ama adıyla sanıyla yıldızlık yıllarım başladı. Babaların oğullarını çocuk yaşta futbolcu yetiştirdiği bir zaman benim babam sahne için arkamdan itmişti. Karanlıklardan sağ olarak çıktım spotların aydınlığına geçtim. Tek başıma. Ali olmak isterken Veli olduk. Benim son maçım nerede ne zaman olacak bilmiyorum. Ama hâlâ bu yaşta arada yalnız kalınca parmak uçlarımda hafif bir dansla havaya seri yumruklar atarım..."