"Elimizin izinden büyük kayalar yapabiliriz; sesimizdeki renge boyut verip ısıyı temellendirdiğimizde. İçimize bir koridor ayırdığımızda yaşamdan. Çitleri kaldırmadan ama yeni çitler icat etmeden hayata. Hepimiz bir duruma bağlıyız çünkü. Bir bağı olmadan yaşamanın 'ipi
kopmuşluk' olur adı. Zeminsizlik. Derinleşememe hadisesi. Oysa önce zeminimiz olmalı; derinleşme arkadan gelecektir. Çitleri kaldırmadan derken putları kırmama anlaşılmamalı bu. Ön koşulu kaldırırken yeni bir ön koşul konmamalı önümüze. Yaptığımız putları yeme komikliği... Yiyeceksek hiç yapmamalıyız. Çit bir korunakken put bir tapınaktır. Maddeye ulûhiyet yüklenemez. Bizim yalın bir hissedişle mesut olma göstergesi bahse konu ettiğimiz.
Sıcak bir el izi her şeyden önce. Tarihsel gerçekliğin 'sahne'sinde yer almak istiyorsak. Ki istiyoruz değil mi. İstemek atılacak adımın ilk metresinin ilk santimidir. Cetvel ne peki yani
ölçüt; ses renk ısı; bütün bunlardan meydana gelen kütle; el izimiz...
Sokağa çıktığınızda el izinize dikkat etmelisiniz; belki de beni saran bu sıcaklık sizin hayata kattığınız seslerin renkleriyle oluşuyordur. Kim bilir; elinin izini geleceğe bırakanlardan biri de sizsinizdir. Ya da bizim geleceğe bıraktığımız el izlerimizin hayatıyla ukayyettesiniz.
Bütün mesele yücelik görgüsüdür."