Bir gün Meryem oğlu İsa (as); sanki arkasında bir aslan varmış da kendisini kovalıyormuş gibi koşarak dağlara doğru uzaklaşıyordu. Birisi yetişerek sordu: "Hayrola?!.. Peşinde kimseler yok neden böyle kuş gibi uçuyorsun?" Hz. İsa öyle hızlı gidiyordu ki acelesinden cevap bile vermiyordu. Adam merakından bir müddet peşinden kovalıyor ardını bırakmayıp şöyle bağırıyordu: " Allah rızası için bir an olsun dur! Merak ettim niçin kaçıyorsun? Arkandan gelen ne bir düşman ne de bir yırtıcı hayvan var!.. Neden korkuyorsun ve kimden uzaklaşıyorsun?.."
O zaman Hz. İsa şöyle buyurdu: "Bir ahmaktan kaçıyorum. Yolumdan çekil de uzaklaşıp kendimi kurtarayım!" Adam Hz. İsa'ya dönüp: "Körün görme organlarını sağırın kulaklarını açan ve abraş (deri hastalığını) şifaya kavuşturan sen değil misin?.. Gayb ilimlerinin bilgesi ölüye okuyunca cenazeyi bile diriltici ve Allah'ın Nebisi Sen değil misin?.. Güzel yüzlü doğru sözlü asil özlü şahsiyet; çamurdan kuşlar yapıp uçuran sırlı ve sihirli kişi sen değil misin?.." diye sorunca Hz. İsa buyurdu ki: "İnsanı eşsiz ve emsalsiz yaratan canı ezelde halk edip hikmetle donatan Allah'ın zatına and olsun ve O'nun tertemiz Zatının ve sıfatlarının hakkı için söylüyorum ki felekler (görünen ve görünmeyen bütün alemler) bile yenini yakasını yırtmış ona âşık olmuştur. Ben o İsm-i Âzam'ı köre okudum; gözleri açıldı sağıra okudum; kulakları duymaya başladı taş gibi dağlara okudum; yarıldı ve hikmet madenleri saçıldı ölüye okudum dirildi ve ayağa kalktı... Hiçbir şey olmayan ve ortada bulunmayan şey için okudum; meydana geldi varlığa karıştı. Fakat ahmağın gönlüne yüz binlerce kere okudum fayda sağlamadı ve şifa bulmadı. Mermer kayalar; katmer topraklar yumuşadı ama ahmaklar hiçbir şey anlamadı!"