Esra Demirci öykülerinde incelikli insanların kırılgan dünyasına eğilirken; hayatı anlamlandırma çabaları yalnızlık ve acı ana temaları olur. İnsanlar arasındaki iletişimsizliği yabancılaşmayı öne çıkarıp bu kopuşun perde arkasını tartışır. Bütün bunları öykülerken de çağrışımlarından beslenen daha çok sessiz içe derine doğru genişleyen bir anlatımı tercih eder. Öyküler küçücük olaylar etrafında başlar; bilinçaltı zihinsel göndermelerle halka halka genişler derinleşir. Buralarda anlam daha çok küçük ayrıntılara gömülürken yüzeyde anlatılan olayda fazlaca bir hareketlilik olmaz. Her şey olup bitmiş olup bitmiş olan şeylerin görüntüsü izlenimleri ve kararı öyküleme anına yansımaktadır. Bu anlamda onun öykülerinde ucu açık sonlar parçalılık tamamlanmamışlık bir biçimsel tercih olarak ortaya çıkar. Atmosfer yaratmada sahne kurmada karakter çizmede başarılıdır. Anlatımda yapaylığa düşmeyen satır satır özenle örülen bir yapı inşa eder. Öyküleri sıcak içten inandırıcıdır. Olağanüstü olaylara başvurmadan sıradan durumların insanlardaki izlerine eğilir. İç konuşmayı kullanışlı bir anlatım imkânı olarak değerlendirir. Anlatıcı hikâyeyi anlatırken her olayı her hareketi her söylenen sözü içinin derinliklerinde enine boyuna tartışır. Bu tutum da daha rafine daha sahici ve daha etkili bir anlatımı yakalaması sonucunu doğurur. En sarsıcı dramatik insani durumlarda bile yalın sakin serinkanlı anlatımını korur. Acıklı dokunaklı hayat hikâyelerini ironinin gücünden yararlanarak hafifletip yumuşatır.
Necip Tosun