Ortaköy'de V. Murat'ın torunu olarak bir sarayda doğan Selma Hanımsultan İmparatorluk çökerken çocuk yaşta idi. Savaş ve işgal yıllarını İstanbul'da geçirdikten sonra Osmanlı hanedanı mensuplarının yurtdışına çıkarılışında annesi Hatice Sultan'la beraber Fransız mandası altındaki Lübnan'a giderek Beyrut'a yerleştiler. Damat baba kendilerine katılmamıştı.
Geride bıraktıkları saray hayatından tamamen farklı sıkıntılı bir yaşam içinde bir Fransız okulunu bitirdi. İlk genç kızlık duyguları hüsranla sonuçlandı.
Bir racayla evlenmeyi kabul edip Hindistan'da mihracelerin ihtişamına yanıbaşlarındaki yoksulluğa İngiliz sömürge yönetiminin son yıllarına tanık oldu. Benimsemek istediği bu ülke insanları tarafından toplumsal tabuları yıkmak için giriştiği mücadelede anlaşılamayıp dışlanışının acılarını çekti. Türkiye'den sonra her yerde hep "yabancı" idi.
Daha sonra Paris gerçek aşkla karşılaştığı şehir oldu. 29 yaşında orada. İkinci Dünya Savaşı'nın başlarında arkasında bir kız çocuğu bırakarak yokluk içinde öldü.
O kız çocuğu da büyüdükten sona annesinin hikayesini kaleme aldı. "Sonraları çok sonraları annemi tanımak istedim. Onu tanımış olanlarla konuşarak tarih kitaplarını okuyarak o devrin gazetelerini karıştırarak ailenin dağınık arşivlerini araştırarak bulunduğu yerlerde dolaşarak yaşamının çeşitli kesimlerini canlandırmağa yeni baştan yaşamağa çalıştım.
Sonunda ona daha fazla yaklaşabilmek onu bulabilmek için sezgime ve hayal gücüme güvendim. Selma Hanımsultan'ın hikayesi budur işte" diyor Kenize Murat.