Aynı düşü görmüş insanlar o "an"ı farklı anlatmaya koyulursa ve dudaklardan başka başka öyküler dökülürse...
İç içe geçmiş kırık yaşanamamış imkânsız aşkların yarası hâlâ kanıyorsa... Darbelerle cezalandırılmış dağılmış bir ailenin okumaya arzulu kızı sırtındaki yükle İstanbul'a bir sürgün yerine gelir gibi uzanıyorsa...
6-7 Eylül Olaylarının acılı insanları kendi ülkelerinde yalnızlaşmışlarsa onurlu bir diplomat cezalandırılmışsa...
Bir anne ve tutkuyla bağlı olduğu oğlu tiyatronun yorucu sızılı yolculuğunda tutsak bulmuşlarsa kendilerini...
İmbat rüzgârına kapılmış bir genç kadının yolu bu kalabalıkla kesişmişse... İsteyerek çekilen ağrılara dayanamıyorsa artık yürek...
Dağılan yaşamlar ortaya dökülüp saçılmışsa...
Bir an ve bin parça işte...
Alkışlar ve alkış bekleyen oyuncular...
Yaşam oyuncuları...
Ne kadar yürekli olabilirizo "an" geldiğinde? Hangi roller biçilir bize?