Hayy bin Yakzân İslâm Medeniyeti'nin insanlık âlemine verdiği en güzel armağanlardan biri. Endülüslü filozof astronomi ve tıp âlimi İbn Tufeyl'in yaklaşık 850 yıl önce kaleme aldığı bu ilkörnek ve öncü eserle Büyüyenay Kitaplığına kalıcı bir kitap daha katılıyor. Hayy bin Yakzân konusu mutlak hakikatin aranması ve bulunması olan sembolik bir hikâyedir. Hayy'ın hakikat arayışı henüz bir bebekken geldiği veya içinde doğduğu ıssız bir adada kendisini emzirip büyüten Ceylan'ın ölümüyle başlar ve mutlak hakikati müşahede etmesiyle neticeye ulaşır. Bu yolculuğun iki safhası vardır. Birinci safhada nazarî akılla yapılan araştırmalar ikinci safhada ise nefsin temizlenmesi arındırılması öne çıkar. Nefis terbiyesiyle Hayy hakikati müşahede etmeye başlar ve huzura erer. Son kısımda Hayy'ın Asal (Absal) ile karşılaşması eserin farklı bir boyutunu oluşturur. Bu karşılaşma hakikati arayan talip ile hakikate ermiş insan-ı kâmilin karşılaşması gibidir. Sadece nazari bilgiye sahip Asal Hayy'ın rehberliği sayesinde hakikate erecektir. Hayy bin Yakzân da Asal sayesinde ruhunda an be an gün be gün akseden hakikatleri onun bilgisine sahip bir dost yoluyla başka bir şekilde yeniden elde edecektir.
Hayy bin Yakzân İslâm dünyasından daha fazla Batı'da etkili olmuştur. 15. yüzyılda ilk Latince çevirisinden sonra zaman içinde birçok çevrileri yapılan Hayy bin Yakzân'ı Holllanda diline çeviren ve eserden büyük bir hayranlıkla bahseden Spinoza'dan başlayarak 17. ve 18. yüzyılın batılı filozofları onun açtığı çığırdan aydınlattığı evren ve insan algısından etkilenerek görüşlerini dile getirdiler. Ada romanı olarak adlandırılan türün ortaya çıkmasında Hayy bin Yakzân'ın öncü ve ilham verici bir eser olduğu bilinmektedir. Thomas More Ütopya'yı Francis Bacon Yeni Atlantis'i ve Daniel Defoe da Robinson Crusoe yazarken hep ondan etkilendiler ve ilham aldılar.