Soğuk ve yağmurlu bir bahar sabahı şehir yeni bir güne yavaş yavaş uyanıyordu. Sıradan ve ülkesinden kovulan bir insan
olarak şehrin sokaklarını ve insanlarını bugün her zamankinden farklı görüyordu veya bugün böyle algılıyor olmalıydı.
Ürkek yüreği ve içindeki şiddetli ürperti; arabanın camını indirip ekmek yapmak için fırının ocağına odun atan kısa boylu genç
fırıncıya veya sebze ve meyvelerini dizmek için tezgah tahtalarını sandukaların üzerine itina ile sıralayan tombul yaşlı manava
haykırıp;
"Ben sizin imparatorunuzum size sığınmak istiyorum bana sahip çıkın!" dedirtecek kadar zayıf kılıyordu onu...