Bekir yağmurlu günleri pek sevmezdi. Kaldırım taşlarının gevşekliğine biriken yağmur suları özenle ütülediği pantolonuna sıçrayınca sinirinden kuduracaktı. 'Benim başıma gelenler pişmiş tavuğun başına gelmez!' diye kendi kendine her sabahki gibi söylendi. Kurtuluşunun nerede olduğunu kestiremedi. Katya'nın içkiden etrafı dağıtması karşısında ne yapması gerektiğini de bilmiyordu. Ayrılığın da artık en kestirme yol olacağında karar kıldı.