Sanayi Devrimi ile birlikte emperyalist Batının gittikçe azgınlaşan tavrı karşısında Osmanlı aydını -Tanzimat ile beraber- devletin hangi sebeblerle geri kaldığı ve bu sebeblerin başında ne geldiği konusunda gerek gazete gerekse dergi sayfalarında tartışmaya başlamıştır. Bu tartışmaların ana başlıklarını siyasî iktisadî ve içtimaî sebebler oluştururken bunlara paralel olarak ilk defa dil ve harf problemi de geri kalışın sebebleri arasında zikredilmiştir.
1860'larda tartışılmaya başlanan Türkçe'de harf ve imlâ meselesi 1928 Harf devrimine kadar yoğun bir şekilde konuşulmuştur. Bu süre zarfında devrin önde gelen yazar ve sanatçıları üniversite hocaları konuyu enine boyuna ele almışlardır. 1860'larla beraber "ıslah-ı huruf" olarak kendisini gösteren bu bahis Mustafa Kemal'in cebrî hareketi ile beraber 1928 yılında "tebdil-i huruf"ta noktalanmıştır. Bu süreçte herkes kendini ister istemez bir tarafta bulmuştur.
Bu çalışmamızda dünden bugüne bu konuyu ele alan ve farklı açılardan meseleye yaklaşan çok sayıda yazar sanatçı ve ilim adamının görüşünü ülkemizde ilk defa bir eserde bir araya getirmiş bulunuyoruz.
Son olarak bu eserde dil konusunda kısır çekişmelerden uzak bir tez sunuyor; 150 yıllık tarihî bir süreci gözler önüne seriyoruz. Bizim dil meselesine bakışımızı eski dil-yeni dil zıtlığı oluşturmuyor. Çünkü dil ancak "mesele konuşarak" yaşar. Bu bakımdan Servet-i Fünûncuların mantığıyla ölmüş kelimeleri dayatmak ne kadar yanlışsa ilim dışı kaidelerle kelime uydurmak da o kadar yanlıştır.