İstanbul karanlığın mevsimsizliğin semtsizliğin gölgesinde; eski kaldırımların eski hatıralarının içinde. Bıraktığınız gibi görünmüyor; bıraktığınız gibi nefes almıyor. İnsanların mutlu olmaları için; delice bir tasarının çılgınca bir planın parçası olmuş. Robotlar her kaldırımı her semti işgal etmemiş. Robotlar yok hikâyemizde onlar belki başka bir yüzyılda var olmak için bekliyorlar. Şu an kırık kalpler hatırasız insanlar diyarı olmuş İstanbul. Eski zamanları anımsayanlar büyük bir anlamsızlık içinde. Resim çizmeyen yazı yazmayan ellerde sadece ve sadece mutlu olma telaşı için dolaşan lezzetli çikolatalı tarifler gibi bu hikâye. Parçalardan oluşan birleştirilmeden öylece duran kocaman bir puzzle gibi her şey. Görkemli bir şatoda yüzlerce odaya giden merdivenlerin üzerindeki halının rengini hatırlamak gibi görünüyor. Kırmızı mı yoksa siyah mı? Hafızanın yanıltıcı etkisi; bu evin mahzenine girdiğinizde yıllanmış şarapları fazla kaçırdıktan sonra şöminenin tam önündeki halıyla selamlaşmaya benziyor. Selamlaşılan halının desenleri fazla kaçırdığınız şarapların rengine bürünmüş şekillerden oluşuyor.