"Bir şehir bana bir roman yazdırabilir" diyen Nazlı Eray'ın Sis Kelebekleri zamansız şehir Sinop'ta kanat çırpıyor.
Romanın her sayfası okurun zihninde yıllara tekabül ediyor insanın zamanla kavgası ve ölüme meydan okuma isteği kahramanımızın yolculuğuna eşlik ederken şehrin dehlizlerinden çıkıp sihirli bir iksirle tarihin sapaklarına giriyor.
Nazlı dedesi Tahir Lütfi Tokay'ın geçmişinin peşinden koşmaktadır. Ona adını veren dedesi henüz bebekken ölmüş ve geriye yalnızca 40 yaşlarındayken çektirdiği bir fotoğrafını bırakmıştır. Tahir Lütfi Sadrazam Mahmut Şevket Paşa'nın katli üzerine yargılanarak 1913 senesinde Bahricedid vapuru ile Sinop Cezaevi'ne getirilir. Nazlı cezaevinin insan fosforu sinmiş taş duvarları ürkütücü sessizliği rüzgârın boyun eğdirdiği kavak ağaçları ve Karadeniz'i de içine alan puslu sisi eşliğinde dedesi Tahir Lütfi'nin ve mazinin peşindedir artık.
Olayları ve durumları tersine çevirerek anlatıyor bir masal dünyasına bir düş evrenine sokarak anlatıyor. Ama hakçası güzel anlatıyor. Gerçekten şaşırtıcı bir yazar.
CEMAL SÜREYA