XVII. yüzyıl Osmanlı Devleti'nin siyasî ve askerî anlamda çeşitli başarısızlıklarla ve sonraki asırlarda arkası kesilmeyecek bozgunlarla yüzleştiği bir yüzyıl olmuştur. Bu gelişmeler edebî hayattaki canlılığa halel getirmemiş ve Osmanlı şiiri kendi çizgisinde gelişimine devam etmiştir. Bu asırda divan şiiri pek çok büyük şair yetiştirmiş birbirinden farklı duyarlılıkları temsil eden şahsiyetlerce temsil edilmiştir. XV. yüzyılda Ahmet Paşa ve Necâtî Bey'e kadar uzanan mahallileşme hareketinin hemen yanında Nâbî tarafından temsil edilerek yaygınlaşan hikemî tarz XVII. Yüzyıl şairlerinin üslûplarında belirgin bir şekilde kendisini hissettirmiştir. İran'dan kaçarak Hindistan'a sığınan ve burada yeni ve üstü kapalı bir şiir üslûbu olarak gelişen Sebk-i Hindî de XVII. yüzyılda Türk şairlerini çeşitli derecelerde etkilemiştir. Fevzî bu edebî hareketlilik içinde Sebk-i Hindî'nin çeşitli özelliklerini şiirlerinde aksettirmiş devrin edebî geleneklerine uygun şiirler yazmıştır. Ancak onun yüksek edebî zevk mahsulü eserleri devrin hengâmesi tutunamamış sonraki asırlara şairinin sesini iletememiştir. Tezkire yazarlarının Fevzi hakkında verdiği tutarsız ve yetersiz bilgiler neticesinde ise kim olduğu net olarak tespit edilemeyen bir şair portresi belirmiştir. Bu çalışma ile Fevzî'nin şiirleri gün yüzüne çıkarılmakta ve şairin biyografisi hakkında bazı tespitlere yer verilmektedir.