Sabahın erken saatlerinde bir belediye otobüsü günün ilk seferine çıkıyor. Direksiyonda yorgun bir şoför... İlk durakta binen yolcuyu diğerleri izliyor ve tabii duraklar da durakları... Binenleri ve inenleriyle elli bir yolcu... Otobüsün hangi şehirde ya da hangi hatta ilerlediği; hangi yılda veya hangi yıla gittiği belli değil. Ancak yolcularının yükü belli. Boğaz Köprüsü'nden kendini atmaya niyetli bir adam. Öğrencilerini taciz etmekle suçlanan bir öğretmen. Tecavüze uğramış bir kadın... Her biri kendi kıyametini kendi suçluluğunu ve masumiyetini hüznünü ve şiddetini beraberinde bindiriyor otobüse. Bu otobüsün yolcularına "şöyle bir bakıp" geçemeyeceksiniz. Bundan sonra bindiğiniz otobüslerde insanlara daha farklı bakmadan edemeyeceksiniz. Ne de olsa hepimiz aynı yolun yolcusuyuz! Görmekten kaçındığımız kazara göze çarpınca yüzümüzü buruşturduğumuz üzeri gazeteyle örtülen mutluluk haplarıyla unutturulmak istenen sokaktaki gerçeği bir belediye otobüsünün içine sığdırmış Tohumcu. IRMAK ZİLELİ