En primitifinden en karmaşık olanına kadar yeryüzündeki bütün dinler güçlü bir mistik damara sahiptir. Geleneksel yorumlara göre dini düşüncenin marjinal kanadını temsil ediyor gibi görünen bu damar aslında tarihsel perspektiften bakıldığında din fikrinin tam da merkezinde yer alır. Özellikle Yahudilik Hrıstiyanlık ve İslam gibi monotesit dinler söz konusu olduğunda durum tamamen böyledir. Bu bağlamda Yahudilik içinde çok güçlü bir mistik kanalın var olduğunu söylememiz gerekiyor. Yaklaşık MÖ. 1. yüzyıl cıvarına kadar çıkan bu gelenek çeşitli tarihsel süreçlerden geçerek 16. yüzyıldan itibaren bugünkü haline ulaşmıştır. Yahudi literatüründe Kabala adını alan bu mistik ekolün ana kaynakları Yahudiliğin içindeki metinlerden besleniyorsa da antik Grek-Roma eski İran Gnostisizm ve İslam gibi dinler veya yorumlar da sürecin şekillenmesine katkıda bulunmuştur. Kabalacılığın erken dönemi İslam tasavvufunun çeşitlenmesini İslam tasavvufunun Ortaçağı da Kabalacılığın gelişmesini etkilemiştir. Bu yakın ilişki dolayısıyla bazı pratikler ve teorik fikirler her iki kültürde de ortaktır.
On altıncı yüzyıldan itibaren Osmanlı Filistinindeki Safed kasabasında olgunlaşmasını tamamlayan Safed Kabalacılığı denilen ekol modern dünyadaki Hasidik Yahudiliğini belirleyecek kadar güçlü doktrin ve uygulamalar geliştirmiştir. Kabalacılığın tarihsel gelişiminin genel olarak Yahudi diasporalarına paralel gerçekleştiğini görmemek mümkün değildir. Her diaspora geleneksel Yahudilikten kopuşu kolaylaştırmış mistik Yahudiliğin güçlenmesine imkan sağlamıştır. Diasporaların en zorlusu olan 15. yüzyıldaki İspanya'dan kovuluş olgusunun Safed kültürüne zemin hazırlaması Kabalacılığı Osmanlı topraklarına doğru yönlendirmiştir. Modern Yahudiliğin oluşmasında Osmanlı Safed Yahudilerinin katkısı dikkate değerdir.
Doktrin ve ritüeller bağlamında değerlendirildiğinde Kabalacılkla rabbinik Yahudilik denilen geleneksel Yahudilik arasında ciddi farklılıklar vardır. Kabalacılık bütün yaratılış alemini tanrının bir tecellisi olarak görür ve insanın nihai hedefinin Ein Sof denilen tanrısal özle birleşmesi olduğunu vurgular. Bunu başarabilmek için izlenecek yol geleneksel yorumlardakinden farklı olarak daha batıni bir yoldur. Kabalacılık ciddi bir teosofik düşünceye sahiptir. Bu ve benzeri kurgular dolayısıyla Kabalacılık sık sık panteist olmakla suçlanır. Şüphesiz bu tip yorumlar bir Kabalacı için anlamlı değildir. Onlara göre saklı olan sır Kabalacılıkla kendini ifşa etme ayrıcalığına sahip olmuştur. Bu sırrı ifşa eden ana metin de Tevrat'ın tefsirlerinden biri olan Zohar'dır...İşte elinizdeki kitap ana hatlarıyla ama analitik olarak Kabalacılığın hem tarihine hem de inançlarına ışık tutma amacıyla kaleme alınmıştır.