Rabbimiz bu dünyayı imtihan maksadıyla yaratmış; bu dünyada her zaman mü'min de olacak kâfir de... Ne mü'minler tamamen dünyayı kaplayıp herkesi nûra boğacak; ne de kâfirler bütün dünyayı küfür ve zulümleriyle istilâ edip îman nûrunu tamamıyla yok edecek... Böyle bir durum Allâh'ın esmâ ve sıfatlarının kesintisiz bir şekilde dünyaya tecellî etmesine aykırı... Bu yüzden sadece "güç dengesi" itibariyle îman ve küfür arasında bir nöbetleşme var. Bazen mü'minler ve onların değerleri gâlip geliyor bazen de kâfirler ve onların yandaşları... Mühim olan bu nöbetleşme esnasında insanların nerede durdukları ve neye hizmet ettikleri...
Yaşadığımız günler İslâm açısından nöbetin kendisine döndüğü günler... Çünkü tıpkı baharın müjdecisi olan havaların ısınması çiçeklerin açması gibi; dünyada İslâm'a doğru topyekûn bir gidişât var. Her toplumdan her seviyeden insan çok farklı vesile ve sebeplerle İslâm'la tanışıyor buluşuyor. İklim değişiyor dünya değişiyor. Her gün daha fazla sayıda ve elit tabakadan insan İslâm'a aklını gönlünü hayatını açıyor; İslâm'ın rengi ile boyanıyor. Kısacası Dünya İslâm'a koşuyor.