İlim ve tefekkür tarihinin gelmiş geçmiş en büyük isimlerinden biri olduğunda doğu ve batı kaynaklarının fikir birliği hâlinde bulunduğu Farâbî'nin hayatı hakkında pek az malûmata sahip bulunmaktayız. Gerçi ortaya koyduğu 150'yi aşkın eser onun zihnî kudretini ve ahlâk yapısını belirleyebilecek zengin bir kaynak durumundadır. Ancak bu eserlerin birçoğu günümüz nesillerinin hizmetine sunulmaktan uzak kapalı birer hazine olarak beklemektedir. Bir kısmı hiç basılmamış orijinal el yazması nüshalar hâlinde bulunan bu eserlerin bir kısmı da kütüphane raflarında sadece uzmanların ilgi ve araştırmalarına terkedilmiş haldedir. İtiraf etmek gerekir ki Farâbî aslen Türk olduğu halde belki de en az bu ülkede tanınmakta eserlerinin tesirleri bakımından yeterince bilinmemektedir. Hâttâ bizzat Farâbî'ye ait birçok önemli buluş pek az kişi hariç hemen hemen bütün yeni nesillerce yabancılara âit kabul edilmektedir. Çünkü böyle öğretilmiştir.
Bu çalışma Farâbî'nin hayatını tabiî çizgide tutmak gayretini taşmamış bulunmaktadır. Aslında en sâde çizgisiyle dahi olağanüstü zengin ve renkli olan bu hayatın hikâyesi yeni nesillere örnek olmaya namzet değerdedir.