Her huzurun bir kıyameti vardır onun kıyameti de benim.
Hayat ona hiçbir zaman seçenek şansı vermemişti. Henüz iki yaşında bir çocuktu babası evi terk ettiğinde. Annesinin ona bakması mümkün olamayınca sosyal hizmetler tarafından bir yurda yerleştirilmişti. Yemek yemekle dayak yemek arasına sıkıştırdığı on yılın ardından dehşete açılan kapısıyla tanıştı hayatının.
Gecenin geç saatlerinde boğazına yapışan bir el ve gözlerine odaklanan fenerin ışığıyla uyandırıldı. Yurt görevlilerinden biriydi. "Sesini çıkarma gebertirim!" diyerek onu yatağından alıp sürüklemeye başlamıştı. Şaşkınlıkla başlayan hisleri anlatılmaz bir korkuya dönüşmüştü. Dili tutulmuştu âdeta. Karanlık koridorlardan sürüklenirken gözleri açık bir ölüyü andırıyordu. Korunmaya ihtiyacı olan bir çocuktu sadece. Korku bütün organlarını teslim almıştı. Karanlığa düşmanlığının başlangıcıydı. İçeriye atıldığı odanın kapısı kapatıldığında ilk kez çıplaklığından bu denli tiksinmişti. Kapıyla beraber kilitlenmişti Ahmet. Ömür boyu taşıyacağı bir lanetle yaşaması gerekiyordu artık.