İç Anadolu'nun güneyinde Orta Toroslar'ın kuzey eteklerinden itibaren yükseltinin nispeten azaldığı dağlık bir coğrafyada yer alan Belviran Kazası'nın içinde bulunduğu sahanın adı Eski Çağ'da İsauria idi. Roma ve Bizans'ın ardından bu bölgeye Türkiye Selçuklu Devleti tarafından XIII. yüzyılda Türkmen aşiretleri iskân edilmeye başlanmış ve zamanla Belviran adıyla bir kaza idaresi kurulmuştur. XIV. yüzyıl başlarında Karamanoğulları'nın hâkimiyetine girmiş; Fatih Sultan Mehmed döneminde Konya ile birlikte 1474'te Osmanlı sınırları içine alınmıştır. Türkiye Selçukluları ve akabinde Karamanoğulları ile devam eden imar faaliyetleri Osmanlı döneminde ivme kazanmış; hemen her köyde bir mescit ya da cami; birçok yerleşim yerinde mektep medrese tekke ve zaviyeler inşa edilmiştir.
Bu kitapta Belviran Kazası'nın tarihçesiyle idari yapısı öncelikle incelenmiş; arkasından Belviran Kazası'na bağlı köylerde bulunan cami mescit mektep medrese türbe tekke ve zaviye gibi vakıf eserleri bunların kurucuları inşa tarihleri vakfiye ve vakıfları ile buralara yapılan tayin terfi ve aziller Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıf Kayıtlar Arşivi ile Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan vakıf belgeleri esas alınarak tespit edilmeye çalışılmıştır. İdari bakımdan 1864'te nahiyeye dönüştürülünceye kadar Belviran Orta Anadolu'da önemli bir kaza olarak kalmıştır.