Georgi Dimitrov kırk yedi yıl boyunca kendini mücadeleye adamış bir komünistti. Mücadelesinin son on beş yılında 20. yüzyılın ikinci yarısında uluslararası komünist hareketin en göze çarpan şahsiyetlerinden biri olmuştu. 1902 yılında Bulgaristan Komünist Partisi'nin öncüleri arasına katıldığında hemen partinin liderlerinden biri olmuştu. Dimitrov 1923 yılı Eylül ayında patlak veren ve kargaşayla sona eren kısa ömürlü komünist ayaklanmanın tertiplenmesinde önemli rol oynayan militanlardan biriydi. Derken kaderin cilvesi onu Hitler'in Almanya Şansölyesi olmasından hemen sonra 1933 yılının Mayıs ayı başında Berlin'de Reichstag Yangını'yla ilgili olarak tutuklanmasıyla onu on yıllık nankör yeraltı çalışmalarından çekip aldı. Kaybedecek bir şeyi olmayan Dimitrov saldırgan bir savunmaya geçerek Göring ve Göbbels'le başabaş mücadele verdi. Komünist destekli basının da yardımıyla uluslararası medyanın sempatisi kazandı ve yükselen Nazi rejiminin karşı kıta çapında protesto edilmesine neden oldu. Beraat ettikten sonra kendisine Sovyet vatandaşlığı verildi ve hemen ardından da tek tek Marksist partilerle eşgüdümü sağlayan ve bu partileri ilk sosyalist devletin politikalarına bağımlı kılan Komünist Enternasyonal'in Genel Sekreterliği'ne getirildi. 1935 yılında Dimitrov Sovyet diplomasisinde ve Enternasyonal'in taktiklerinde gerçek bir geri dönüş olan Halk Cephesi politikasını ilan etti. Bunu izleyen dört yıl boyunca tüm Avrupa'da komünistlerin tarafında bu girişimin ve bunun dışında aşırı sağın gelişine karşı solcu siyasi bir ittifak oluşturulmasının simgesi oldu. Ancak bu girişim Molotov-Ribbentrop Paktı'yla dağılıp Sovyetler Birliği Nazi Almanyası'na karşı savaşa girince Dimitrov Stalin adına daha geniş ulusal iş birliğini sağlamak için değişik direniş hareketlerini yönetti. İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden sonra komünistlerin ağırlıkta oldukları hükümetin yönetimini ele almak için ülkesi Bulgaristan'a döndü.