Bir çeyrek saat öylece akıp gitti. Metin hareketsizce oturuyor hâlâ kadına bakıyordu. Anya tırnaklarını kurutmuş yüz makyajına geçmişti. Minik bir mürekkep hokkası almış kapağını çekip içinden kısa bir fırça çıkarmıştı.
Metin nihayet ağzını açtı. ''Sen hangisine gittin?'' sorusu kuşku doluydu.
Kadın elindeki ufak fırçayla döndü. ''Ne?''
''Okuldan mezun olunca diyorum. Hangisine gittin? Kızıl Ordu'ya mı yoksa KGB'ye mi?''
''Haa'' diyen Anya aynaya döndü yeniden. Sol eliyle sağ gözünün kenarını Çinli taklidi yapan küçük çocuklar gibi çekti. Sağ elindeki fırçayı yavaşça içten dışa doğru kaydırdı. Gözüne koyu ama akıcı bir vurgu geldi.
''Hiçbirisine'' dedi işini bitirince. ''Ben Biopreparat'a gittim.''
Metin başka soru sormadı o akşam. Anya hazırlıklarını tamamladı çıktı.
Metin de düşünerek oturdu. Kumarhaneye gittiğinde aradan üç saat geçmişti.
İşte bu üç saat Metin'in tezgahını kurmaya başladığı üç saattir. Âşık olduğu kadının basit bir krupiye değil bir cevher olduğunu anlamış dünyayı ''Global Elit''ten kurtarma misyonunu nihayet gerçekleştirebileceğine aklı yatmıştır.
Ekin Açıkgöz'den bir ilk roman.
Temposu giderek yükselen bir polisiye.