Böylesine bir yolculuğu nasıl gerçekleştirdiğimi bilmiyor bilmek de istemiyorum. Belki de hayatımın
son yolculuk tecrübesini yaşıyorum. Mısır benim son durağım olabilir bunu bile düşünüyorum. Geri
dönememe ihtimali beni ürpertiyor. Acaba ölüm fermanımı mı imzalıyorum ve bunu ne uğruna
yapıyorum? Cevabını bilmediğim sorular manasını kavrayamadığım duygular geride bıraktıklarım
gözü yaşlı anılar... Vasiyetim zihnimde ölüm korkusu yüreğimde yapayalnız yol alıyorum. Yoldaşım
benden de yalnız bunu hissediyorum. Elim telefonuma gidiyor Cidde'den çok sevdiğim bir dostumun
attığı mesaj takılıyor gözüme: "Yapmayın etmeyin dostlar yol yakınken geri dönün Mısır kan ağlıyor
Kahire her gün bombalanıyor. Ölüme gidiyorsunuz farkında mısınız?" Yol yakın değil bana artık
dostum hatta çok uzak. Öylesine uzak ki uğruna acı çektiklerimiz uzak hayat uzak mutluluk bir düş
perisi sevinç inci tanesi... Fark etmek diyorsun bir de o da bana çok uzak. İşte böylesine bir ruh halini
yaşarken Allah'ın şu ayeti imdadımıza yetişiyor: "Biz yalnız Allah'a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz bizi
zalimler topluluğunun baskı ve şiddetine maruz bırakma!" (Yunus 85).