Sarıkamış... Acının tarifi yok derler... Kalem ne yazsın?.. Hayatının baharında nice yiğitler açmadan solan on binlerce fidan... Ateş düştüğü yeri yakıyor... Kar nasıl da daha çok yakıyor; yaşamayan bilemez yaşamayan anlayamaz... Bu acıyı bilen anlar anlayan bilir... Ne umutlar ne hayaller ne sevdalar ne hasretler dondu Sarıkamış'ta... Analar kardeşler sevdalılar çocuklar; geride kalan yüzlerce öksüz yetim kalakalmış yürekler... Ne uğruna ne için ve neden?.. Vatan uğruna elbette; Allah adına ve şehâdet ümidinden... Kalem elde söz dudakta acılarımız yürekte dondu... Ve öylece kaldı onlarca yıldır... Şimdi 40 vefalı yürek; donup kalan bu ateşi yıllar geçse de hem yakan hem donduran bu felâketi yazıyor onları andıkça üşüyen parmak uçlarıyla... Unutmadık biz sizi ey şanlı dedelerimiz! Siz ki emre itaatsizliği bir an bile aklınızdan geçirmediniz. Bir damla kan akıtmadan içtiniz şehâdet şerbetini. Cenk edemeden ve o hisleriniz de göğsünüzde donup kalarak... Sarıkamış... Sözün bittiği yerlerden... Biz 40'lar Kulübü... Birbirini tanımayan; ama kardeşçesine birbirine sarılmış hiçbir ayrım olmadan yalnızca yüreğini ortaya koyan müstesnâ kişiliklerin çıkarsız birlikteliği... Sizler de bu aileden biri olabilir bu yalan dünyaya hoş bir sadâ da siz bırakabilirsiniz... Çünkü bâki kalacak olan ancak sözlerimizdir bu gök kubbede...