Yıl 1981. Darbe birinci yılını ya doldurmuş ya doldurmamış. İstanbul'un kıyısındaki yatılı okulda akşam olup gün geceye dönünce Nazım okuyoruz tenhaya sığınarak. Sokakta diz boyu faşizm çocuk gözlerimizde diz boyu dostluk... Yıl 2003. Faşizm pılısını pırtısını toplayıp gitti söylentilere bakılacak olursa. Ama yerine yeşile meyilli beyaz takkeli adamlar bıraktı şiire düşman. O günden sonra Kurtuluş'ta son durakta bir tramvay ölüsü. Hepimiz kalakaldık tetiği çekilmeyen namlusu yönsüz bir tabanca gibi. Dönüp bakıyoruz cephaneliğimize sanki okuyacak şiirlerimiz bile azalmış. Yıl 2013. O şairler çekip gitmiş bir bir ama sokakları şiir gibi çocuklar doldurmuş. Göz gözü görmüyor faşizmin hiddetinden; öyle bir gaz çıkarmış ki hepimiz boğuluyoruz ve hâlâ Taksim'in salaş meyhanelerine sığınıyoruz yorgun düşünce. İçeride dışarıda diz boyu dostluk... O gün anlıyoruz ki bu toprakların mucizesidir şiir. Ve o çocuklar hâlâ direnebiliyorsa o şairlerin yüzü suyu hürmetinedir. Her şair cüzdanında fırtınalı bir deniz taşır. Çünkü yalnızdır şair denize kıyısı olmadan yaşaması mümkün değildir. Ve o fırtınalı denizin kıyısında hep asi ve fena çocuklar oturur. Bu kitap şairin cüzdanındaki fırtınalı deniz ve o denizin kıyısında oturan fena çocuklar üzerinedir.