Çocukluk yıllarıyla romanına başlayan yazar bu metninde Amûdê şehrini bir karakter olarak kurgulayıp şehrin atmosferini olay örgüsü içinde işlemektedir. Bu şehir atmosferinde tarihi durum okuyucuya yansıtılırken Amûdê sinemasının yakılması öldürülen çocuklar ve viraneye dönen Cezîre'nin öyküsü akıcı bir dille anlatılmaktadır:
Ancak bir kez bizim tarafa geçtiler mi sığırcıkların bir kısmı ya sobaya ya da şişlere geçirilip fırına girerdi. Kuşların gübreyle kamufle ettiğimiz metal tuzaklara ya da söğüt ağacından yapılan büyük sepetlerin içine girmelerine yardımcı olduk sonra da sopanın ucuna bağlı ipi uzaktan çekerek hapsolmalarını sağlardık.
Yazar pek çok farklı karakterin gözüyle anlatır olayları.
Anlatıcının delileri birkaç sözle akıllandırmakla ünlü büyükannesi gibi karakterleri ustaca konuşturması dikkat çekici.
Bir dönem anlatısı olarak da okunabilecek roman iç içe geçmiş olaylar zinciri ve karakter tiplemeleriyle
edebi bir şölen niteliği taşımaktadır.