Yeniden Türkleşmek bireysel ve toplumsal ölçüde fikri ve fiziki bilumum kirliliklerden ayıklanmayı içerdiğinden; ilmi milli ve insani bir kimliğinin olduğuna milli ülkü ile insanlık ideali arasında bir tezat değil aksine ahengin bulunduğuna hatta birinci olmayınca ikincisinin mümkün olmayacağına ve milletlerin birbirlerinin hak ve ideallerine karşılıklı saygı göstermek suretiyle tekamüllerinin insanlığın mutluluğu için zaruri kıldığını savunur.
Yeniden Türkleşmek derken yeni bir icratta bulunuyor değiliz. Var olan ancak şu veya bu sebeple üstü küllenen itilen-kakılan aşağılanan görmezlikten gelinen küçümsenen terk edilen takas edilen reddedilen; ancak geçmişte "bizi biz yapan ve biz olduğumuz sürece de parlak bir maziye ulaştıran" değerleri yeniden düşünmek gerektiğini söylüyoruz.
Neredeyse sıfırdan Osmanlı gibi zamanının en şaheser devlet örgütünü kuran; şiddetin zorbalığın cinayetin cinnete dönüştüğü bir zamanda Mevlana gibi "ne olursan ol! gel" diyen bir insan sevdalası bilgeyi çıkartan "yetmiş iki millete bir gözle" bakan "yaratılanı yaratandan dolayı hoş gören" bir milletin kendi kültürel köklerine yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söylüyoruz.
Türk'ün kültürünün yeniden parlak bir yıldız gibi yirmibirinci asra doğması Yunan'laşmayla değil Türk'leşmeyle mümkün olacağını düşünüyoruz. Batı denilen milletler binbeşyüz yıl sonra kendi köklerine yeniden doğmasını becerebildiklerine göre geçmişte parlak bir medeniyet kurmuş bütün uluslar gibi Türklerin de aynı başarıyı gösterebileceğine inanıyoruz.