"Hem Cinci Hoca'yı hem Safiye Sultan'ı çok sevmiştim...
O kadar ki Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın'ı yazarken bu romandan romandaki Safiye Sultan'ın ölümünden o harikulade yeşil gözlerinden uzun uzadıya söz açtım. Bir roman kişisinin tarihle örtüşmesi ne kerte olabilir?
... Zaman zaman dipyazılarla Naima'ya Hammer'e başka 'frenk' tarihçilere tanıklık ettiriyor; yazdıklarına mutlak bir gerçeklik havası konduruyordu.
... Safiye Sultan romanın etkisiyle bende hep yaşadı. Onunla ilgili tek satırı tek cümleyi kaçırmamaya çalışıp durdum. Gözümün önünden bir türlü gitmedi Venedik San Marco Adriyatik'te uzun deniz yolculuğu sonra Manisa'daki saray şehzadeyle Safiye arasındaki aşk. Bu aşkın usul usul eskimesi eskiyişle birlikte Safiye Sultan'ın hırsları...
Nihayet o müthiş son: Safiye Sultan'ın valide sultanlığı da sona erince Eski Saray'a ya da halk arasındaki ismiyle Gözyaşı Sarayı'na gönderilişi! "Güzel Bafa" orada doğup büyüdüğü yerleri Venedik'in gondollarını hatırlaya hatırlaya hep su sesleri işiterek ölecekti. Romancı bu özleyişin "nostalji" denilen bir hastalık olduğunu yazmıştı. Nostaljiyle ilk kez Safiye Sultan romanında karşılaştım. Sonraları nostalji nostalgia yurtsama o sıla özlemi o gurbet duygusu hayatımca beni altüst etti. Romana vurgunluğumun asıl sebebi oldu."
Selim İleri