Sonra... Bir gün... Birden... Olmayacak zamanda... Kadının eline gülün dikeni battı. Eli değil ama yüreği kanamıştı. Eli ile son kez gülün yapraklarını okşadı içini çekti yine nefesi genzini yakmıştı gülün yapraklarını koparıp ardına attı ve kozasına çekilirken ağzından aynı sözler dökülmüştü "BEN GÜVENİRSEM KAYBEDERİM.." Neydi güven? Gözden düşen yaş misali bir kere güven kaybedilirse bir daha kazanılmaz mıydı? Yaşanılmışlıkların hatırı olsa da içinde hep acısı mı kalırdı? Darbe en sevdiğinden yenilirse daha mı acı olurdu? Güven beklerken sevdiğinden ya da tüm insanlardan sen ne kadar güvenilirsin? Hayatta sevdiklerine hiç yanlışın olmadı mı?
"Yanlışı affederim ama YALANI asla" derken yanlışın ve yalanın hiç olmamış mıdır? Suçlarken ve hatta yargılarken bir de dönüp kendine bakabilmeli insan samimice "BEN NE KADAR GÜVENİLİRİM" öz eleştirisini yapmalı. Kozadaki Kadının Canı yalnızlığı anlatamamayı anlaşılmamayı çaresizliği dostluğu anlatırken dış dünyanın kötülüğünden çirkinliğinden kirliliğinden kaçıp kendi iç dünyasında kozasını ören bir kadının mutluluğu başarısı vazgeçebilmeyi ve de yalnızlığını sevmesini hayatla baş edebilmesini anlatmaktadır. Aslında koza bir semboldür hepimizin kendince düşlediği bir ada bir dağ kaçıp sığınacağı bir liman yok mudur?