Kapadokya... Yüzyıllar boyu patlayan volkanların yağmurların rüzgârların biçim verdiği kayalar kuleler yükseltiler zulümden kaçan insanların yer altına oyduğu şehirler... Katalonya diyarından gelen bir gezginin zihninde Sagrada Familia canlanır. Taşlaşmış bir tövbekârlar alayının geçidine benzeyen kukuletalı kayalar aslında çini seramik ve mozaik kubbeler bacalar kulecikler olamaz mı? Farkına varmadan Kapadokya'yı Barcelona'dan ayıran uzaklık ortadan kalkar: İçinde gezindiği inanılmaz uzam onu Gaudí'nin yaratımına götürür. Sonra kulelerden birinde kayaya oyulu yatağında oturan koyun postuna sarınmış bir ihtiyarla karşılaşır. Acaba bu keşiş Gaudí'nin ta kendisi midir?