Aureli'ye göre asketizm yaygın olarak anlaşıldığı gibi yalnızca tefekküre dalınan bir hal ya da dünyadan vazgeçme değil; her şeyden önce başka bir yaşam tarzı arayışında sosyal ve politik koşulları köklü biçimde sorgulamanın bir yöntemidir. Aureli asketizmin radikal bir iktidar eleştirisi bir otonomi fırsatı olarak doğmasına karşın zaman içinde anlamının nasıl değiştiğini kapitalizmin mantığından "sosyal" konut kavramına ve minimalist tasarımın ideolojik retoriğine kadar her şeye nasıl yayıldığını gösteriyor. Minimalist tasarımın "az çoktur" mottosu daima azla çoğu elde etmenin peşindeki kapitalizmin kemer sıkma eğilimleriyle birlikte yeniden moda olurken asketizm ahlaki bir zorunluluğa ve ideolojik bir auraya dönüşürken "az yeterlidir" demek bizi statükonun dayattığından farklı bir yaşam tarzına yönlendirebilir mi? Asketizm pratiği bir baskı aracı olmaktansa kapitalizmin öznel iktidarına direnmenin bir biçimi olabilir mi?