Sultan Abdülhamid merhamet sembolü bir padişahtır. Eğer öyle olmasaydı dönemi daha çok kanlı hadiselere gebeydi.
Bir bakıma bu vahameti ustalıkla savmayı başarmıştır. Çocukluğundan itibaren iyi eğitim alan 34.padişah zekâ olarak o dönemin egemen güçlerine karşı çoğu kez galip gelmiştir. Bu bahsettiğim üst akılı hep üretmiştir. Fakat İkinci
Abdülhamid'in iyilik yaptığı insanların çoğu kendisine ihanet etmiştir. Bu kadar hainin olduğu bir yerde ayakta
durmak kolay değildir. Eğer dertleri Meşrutiyetse bunun için en çok Abdülhamid uğraşmıştır. Hatta kızı Ayşe Osmanoğlu'na bir gün kendisi şöyle demiştir: "Biliyorsunuz ki ilk Meşrutiyeti ben ilan etmiştim ve daima Meşrutiyet taraftarı olarak kaldım. Lakin biz Japonlar gibi mitlet-i vahide değiliz. Muhtelif unsurlardan müteşekkil olan imparatorluğumuzun yıkılma tehlikesi bizi çok korkutmuştu. Bu sebepten bir zaman için kaldırılmaya lüzum
görüldü. Kızım millet bugün eskisi kadar cahil değildir. Oldukça terakki etmiştir. Mektepler açılmış zabitler yetişmiş meşrutiyeti idrak edecek hale gelmiştir. Gazeteler ne kadar aleyhimizde bulunurlarsa bulunsunlar inşallah meşrutiyet idaresini yürütmek azm-ü kararındayım. Her türlü güçlüğe göğüs gereceğim."