"Bu sırada sahneye Zal Mahmut Ağa çıktı. Kimdi bu Zal Mahmut? İleride paşa olacak Nurbanu'nun ve Selim'in emrindeki güçlü kuvvetli bir pehlivan Zal Mahmut yedi tane perişan olmuş dilsiz ve sağır cellâdın arasından Mustafa'yı kucakladığı gibi yere indirdi. Kollarını arkadan sıkı sıkıya tutarak bağladı. Güreş tekniklerini son derece iyi bilen dönemin en kuvvetli kişisi olan Zal Mahmut aslında gerçek adı "Boşnak Mahmut"dan başkası değildir Zal Mahmut Mustafa'nın kollarını arkadan yakalayarak urgan ipin boynuna geçmesini sağladı cellâtlar dağılmıştı. Sırtlan sürüleri gibi tekrar Mustafa'nın üzerine yüklendiler dördü birden boğazını sarılan ipi sıkıyorlardı kalan üç cellât bacaklarını tutuyor elleri arkadan bağlı olan şehzadenin karnına ayağıyla Zal Mahmut bastırıyordu boğazının da sıkılmasıyla birlikte can çekişmeye başlıyor Zal Mahmut'un acı kuvvetiyle çenesinden geriye doğru çekmesi ise çırpınmasına ve çok acı çekmesine neden oluyordu. Mustafa sonunun geldiğini anlamıştı Mustafa son bir hamleyle üzerindeki sırtlan sürüsünü göndermeye çalışsa da başarılı olamadı kan ter içinde boğazından gelen büyük bir hırıltı ve yüksek sesle son olarak şöyle bağırdı:
-Baba bak evladına neyi reva görürler !.. "