"Güllü ablamın Çakır Hasan
Öksüz Hasan yani
Seyitlerin Mıstafa'sı ve ben
Bir Selçuklu heybesi içinde celbimiz
Düşeriz yan yana
Kara vagonlara dolarız heyy!..
Ayastefanos Antlaşması 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) sonunda imzalanan barış antlaşmasıdır.
93 Harbi olarak da bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilgisiyle sonuçlandı. Rus ordusu batıdan Yeşilköy'e (eski adı Ayastefanos) doğudan Erzurum'a kadar geldi. Osmanlı İmparatorluğu barış istedi. Rus orduları başkomutanı Nikolay barış esaslarının mütarekeyle birlikte görüşülmesi şartıyla bu isteği kabul etti ve 3 Mart 1878'de İstanbul'un Yeşilköy semtinde Osmanlı Devleti açısından ağır koşullar içeren bu antlaşma imzalandı. Buna göre;
Sırbistan Karadağ ve Romanya tam bağımsızlık kazanacak ve sınırları genişletilecek.
Büyük bir Bulgaristan Prensliği kurulacak Prensliğin sınırları Tuna'dan Ege'ye Trakya'dan Arnavutluk'a uzanacak.
Bosna-Hersek'e iç işlerinde bağımsızlık verilecek.
Kars Ardahan Artvin Batum Doğubeyazıt ve Eleşkirt Rusya'ya verilecek.
Teselya Yunanistan'a bırakılacak. Girit ve Ermenistan'da ıslahat yapılacak.
Osmanlı Devleti Rusya'ya 30 bin ruble savaş tazminatı ödeyecekti.
Ancak bu antlaşma ile Rusya'nın Balkanlar'da tamamen hakim bir konuma gelmesi Batılı devletleri telaşlandırdı. Zira Rusların Bulgaristan yolu ile sıcak denizlere inmeleri Birleşik Krallık'ın Hindistan sömürgelerine ulaşmasına ve Avusturya-Macaristan'ın Bosna-Hersek'i ilhakına set çekmiş olacaktı. Osmanlılar bu tepkilerden yararlanarak Kıbrıs'ın idaresini Birleşik Krallık'a bırakmak koşuluyla Berlin'de yeni bir antlaşma (Berlin Antlaşması) zemini elde etmeyi başardılar. Ayastefanos'un ağır şartlarını hafifleten Berlin Antlaşması ile Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki varlığı bir süre daha devam etti.
Ayastefanos Antlaşması Osmanlı devrinde Sevr Antlaşması gibi kâğıt üzerinde kalan bir antlaşmadır.
Bunca yıldır kan kokuyor
Sarıkamış Dağlarında
Analar ağıt yakıyor
Sarıkamış Dağlarında
Nöbet tutar beyaz ölüm
Kısım kısım bölüm bölüm
Bir şehit çiçeği gülüm
Sarıkamış Dağlarında
Paşalar asker öğütler
Hava soğuk donmuş gök yer
Ak kefende koç yiğitler
Sarıkamış Dağlarında
Tüfeğini kucaklamış
Tabakadan tütün sarmış
Ayaz kesmiş geceden kış
Sarıkamış Dağlarında
Dizim dizim dizilmişler
Şehit diye yazılmışlar
Şafaklardan süzülmüşler
Sarıkamış Dağlarında
Bir adım ki dağ
Bir dağ ki
Adım atası değil yâr
Ötesi sonsuz
Berisi imansız
Seheri yok ıssız dumansız
Senden bir destan istedim
..............Son mektubumda
Gecenin buz soluyan vaktinde
Düştün aklıma nereden bilmem
Böyle apansız
......Zamansız
Kim söyledi sana kim?
Soğukların titrek yüzünü sevmediğimi
Işığın karanlıkta eridiğini
Suyun kör kuyulara yürüdüğünü
....O diş kıran soğukları.
"Enverland" trenlerinin kara zift soluğu
İstasyonsuz
Makassız
Raysız kalasıca gelişinde
Ve Naciye Sultan tebessümünde
Saraya damat oluşunda hırsın
.....Ne varsa cümlesini anlatırsın "Alaman'dan"
......Susmaksızın cevabı mektubunda
.......Olur mu?
Ben kefen giyinmiş
Güveysiyim bu dağların
Sen sarayda iç güveyi
Portakalsın morca narsın?
Beslemesi süslemesi
Emperyalist Almanların
Ecelimi giyinmişim
Yoktur gayrı bugün yarın
Son mektubumda
.....Bir destan istemiştim senden
Unutmadın değil mi?
Taş kesildi dalda kuşlar
Sarıkamış Dağlarında
Çamur-çaylak dik yokuşlar
Sarıkamış Dağlarında
Ben üşürüm
Anam ağlar
Ben donarım
Yârim ağlar...
Göğsümde yâr mendili var
Titresem tenimi ovar
Sus ey sesim anam duyar!
Sarıkamış Dağlarında
Dayanılmaz açlığım
Ekşidi midemdeki öd suyu
Ağzım buruş buruş
İçimizde işin aslı
Kim demiş ki asker yaslı
Konya Ilgın ve Sivaslı
Sarıkamış Dağlarında
Kaygusu yok başımızın
Dağ doruğu sisli puslu
Coşkusu vatan telaşımızın
Yürürüz ölümüne
Başı dik
Alnı ak ve namuslu
Gittiğimiz düğün zaten
Kalk borusu zar zor öten
Yâr gülüşü gözde tüten
Sarıkamış Dağlarında
Bu dağlar başka dağlar
Kardelendir umut ağlar
Kar altında filizlenir
Sarıkamış Dağlarında