Hangimiz sabaha uyanamama korkusuyla yatağına giriyor ki geceleri?
Ya da kaçımız her gün istisnasız hatırlıyoruz ölümü?
Hangi baba kızlarının ve eşinin ırzlarına geçilme korkusu yaşıyor ki her vakit?
Öksüzlüğün yetimliğin gölgesinde kaç hayat yaşanıyor ki?
Açlığın sefaletin pençesinde kaç can taşınıyor ki hesap verme meclisine?
Kulakları delen bomba sesleri çınlatıyor mu ki kulaklarımızı?
Kimimiz anlamadık hallerinden kimimiz sadece acıdık. Kimimiz dualara da ekledik kimimiz evlerimizi de açtık.
Onlar ağladıkça anlıyoruz dedik ama anlayamadık. Zira yaşamadan anlayamazdık savaşın ne olduğunu...
Savaştan ölüm korkusundan kaçıp; dilini kültürünü bilmediğimiz insanlara sığınmanın ne olduğunu anlayabilir miyiz yaşamadan?
Yardım eden konumundayken yardım alacak hale gelmenin ne demek olduğunu anlayabilir miyiz yaşamadan?
Vicdan yükü altında ezilenlere ve vicdanın zerresini hissetmeyenlere yaşanması istenmeyen bir savaşın karanlıklarını az da olsa hissedelim diye; 40 vicdan kaleminden 40 damla kan damladı satırlara.