Peyzaj mimarlığı ve korumaya yönelik belgeleme konularında uzmanlaşan DS'nin kurucu ortakları Deniz ve Sevim Aslan'ın ağzından mimarlığın bu iki özel alanının ele alındığı kitaptaki kişisel öyküleri aynı zamanda son otuz yılda Türkiye'deki mimarlık pratiğinin hangi evrelerden geçtiğine dair ipuçları sunuyor. Deniz ve Sevim Aslan'ı dinledikçe mimarlığın bina tasarlamaktan ibaret olmadığını kavrayacak; bağlamı ve geçmişi-bugünü-geleceğiyle ilişki içinde bakıldığında görünen çok boyutluluğunu ve zenginliğini sezmeye başlayacaksınız. Materyali tanımanın deneyler yapmanın yeni yöntemler keşfetmenin kimi zaman dedektifliğe varan araştırmanın heyecanını onlarla birlikte hissedeceksiniz; elbette hüsranları hesaplaşmaları ve hatta küskünlükleri de. Onların öyküleri benzer aşkla yaşamış/yaşayan başka aktörleri tanımanıza da yardımcı olacak. Bitkiyi taşı toprağı aşkla seven yaşam süreçlerini merakla izleyen; bilgisini öğrencileriyle coşkuyla paylaşan yayımlayan çoğaltan aktörleri...
Kitabın editörü Pelin Derviş'in Deniz Aslan ile 2012-15 arasında gerçekleştirdiği bir dizi söyleşi iki ana bölümden oluşan kitabın "Kır Resminden Peyzaja" başlığının temel içeriğini oluşturuyor. Bu bölüm peyzaj mimarlığı pratiğinin ve akademik ortamının Türkiye'deki seyrini Deniz Aslan'ın tanıklığı ve deneyimleri üzerinden izleme olanağı veriyor. Bir yandan peyzaj mimarlığı eğitiminin mimarlık fakültelerine geçişini akademik programların yapılandırılma süreçlerini mesleki örgütlenmeleri yayın girişimlerini izlerken diğer yandan 1980'lerin ikinci yarısından başlayarak ülkenin sürekli değişen siyasi ve ekonomik yapısıyla şekillenen mimarlığın farklı ölçek ve içeriklerdeki üretim ortamlarında peyzaj mimarlığının nasıl konumlandığını takip ediyoruz.
Pelin Derviş'in Sevim Aslan ile yaptığı ve "Belgelemeden Korumaya" bölümünü oluşturan söyleşi ise arkeolojik kazı ortamlarından başlayarak farklı niteliklerdeki mimari oluşumları koruma girişimlerinin özellikle belgeleme aşamasına dair incelikleriyle tanışmamıza vesile oluyor. Sevim Aslan'ın deneyimlerinin salt kullandığı geliştirdiği terk ettiği farklı belgeleme yöntemleriyle sınırlı olmadığını; bu deneyimlerin tekniğin ötesinde boyutlar taşıdığını fark ediyor mimari mirasla kurulan ilişkinin içerdiği hassasiyetleri en azından hissetmeye başlıyoruz.
Atipik Bir Mimarlık Pratiği Olarak DS Kır Resminden Peyzaja Belgelemeden Korumaya'nın belkemiğini oluşturan bu söyleşi metinlerine büyük ölçüde DS Arşivi'nden beslenen görseller eşlik ediyor. Metinle bütünleşik olarak kurgulanan bu görseller uygulanmamış bir proje eskizinden Perge kazılarında çekilen bir fotoğrafa Türkiye'nin ilk kadın peyzaj mimarlarından olan Günel Akdoğan'ın seyahat karelerinden Antalya'daki bir tatil köyü projesinin şantiye fotoğrafına öğrenci projelerinden ölçüm aletlerine zengin bir çeşitlilik ortaya koyuyor.
Peyzaj Mimarlığı "Bahçecilik" Zannediliyor! Mimari Mirasın Korunması Hayal mi?
Kitabın başlığının taşıdığı ikili ifadelerden "Kır Resminden Peyzaja" peyzaj kavramının yaygın algısına işaret ediyor. İşte tam da o "kır resmi" algısından dolayı olsa gerek bugün pek çok mimar bile peyzaj mimarlığını "bahçecilik" zannetmekte. "Belgelemeden Korumaya" ise ideal korumanın belgelemenin niteliğine bağlı olduğuna atıfta bulunarak Türkiye'deki mimari korumanın sancılı ortamında bir cerrah titizliğinde çalışmanın ne demek olduğunu hissettiriyor. Başlıktaki "atipik" kavramı kitabın kurgusunun anahtarı aynı zamanda. Bu kitap tipik bir anı kitabı bir portfolyo yayın veya pratiği kuramsal bir zeminden okuma denemesi değil. Kitap Deniz ve Sevim Aslan'ın yaşamlarında eşik oluşturan kişiler projeler ve deneyimler üzerine şekilleniyor. O bakımdan alabildiğine kişisel bir yanı var. Eşiklerin bazılarının ele alınış şekli gerek meslek pratiğinin gerekse akademik ortamın farklı zaman dilimlerinden kesitler halinde sunulduğu bağlamsallıklarıyla yöntem açısından adeta birer vaka analizi olarak da değerlendirilebilir.