Yokluğunda Hikmetlerle tanıştım. Ahmetlerle Alilerle Serkanlarla ve Kahramanlarla tanıştım. Her biri tuhaf ve güzel adamlardı doğrusu. Her biri benim gibi büyük sevmişti. Her biri benim gibi dertli ve hüzünlüydü. Ondan kendime yakın hissediyordum hepsini. Hikmet: "Elif'i çok sevdim." dedi. Ahmet: "İkimizi sabah uykumu ve soğuk kahvemi çok sevdim." dedi. Ali: "Tesirsiz parçaları" dedi "beni tesirsiz bırakan kadını çok sevdim." dedi. Serkan: "Kapalı gişe yalnızlığımı ve canımı çok sevdim." dedi. Kahraman: "Bukre'yi çok sevdim." dedi. Sokaktan geçen başka biri: "Zeynep'i çok seviyorum ben." dedi hepimiz adama baktık. Sonra herkes bana döndü: "Ya sen Hasan sen kimi çok sevdin?" İsmini söylese miydim? Artık sana bir isim bulmanın zamanı gelmişti. Düşündüm aklıma "Zeynep" geldi mezarlık geldi aklıma. İçim acıdı bir kez daha. Belki sokaktan geçen adamdı sevgilin? Seni canından çok seven adam... Zor tuttum kendimi. "Zeynep" dedim.
Anlamı "değerli olan her şey"di. Sen de benim her şeyimsin zaten. "Zeynep" dedim. "İsmi Zeynep." Hep bir ağızdan: "Her erkeğin Zeynep'i farklıdır." dedik. Hepsi güzel insanlardı belli oluyordu. İçim daha bir ısındı. Herkesin bir Zeynep'i vardı bu dünyada. Ama yanında ama uzakta. Sonra sustuk hepimiz. Çayımızı yudumlarken herkes kendi Zeynep'ini düşünüyordu eminim. Bardaklar boşaldı. Veda etmeden hepimiz başka taraflara dağıldık. Bir yerde yine buluşacakmışız gibi dağıldık veda etmeden.